Karma Hikâyeler Sezon 2 Bölüm 7
Karma Hikâyelerin bu podcast bölümünde farklı insanlar tarafından söylenmiş 58 kelime söylendi. Kelimeler şu şekildedir;
Aşk, sevgi, ihanet, ihtiras, affetmek, asker, meşe, neşe, terlik, kiraz, elalem, daire, tarsusi, süvari, rükû, antik, cacık, foseptik, duvar, şaban, gevşek, kot, revize, düt, ormancı, hafriyat, kaltak, yüzleşmek, yenilebilir, telgraf, sonlandırmak, kırmızı araba, yumuk, çanta, kısa boylu, yürütülür, ortam, yeşil kutu, kask, mum, İrem, deri, konsol, dogma, frankofon, gregoryen, balta, bonmarşe, satranç, ocak, başak, tırtıl, mahalle, açma, seviye, duvar, karbon ve bel.

Kuşku beni hareketlendiremeden ayları unutacak kadar aşık olmuştum. Sevgi ve ihanet. Aylarca bu olayların çemberinde dönüp durdum. Aylar geçtiğini bile fark edememek, bunun farkında olamayacak kadar ihtiraslı bir aşkın içerisinde olmak, beni şu an farkında olduğum için inanılmaz derecede rahatsız ediyordu. Affetmek işin doğasında olduğu için hiçbir şey yaşanmamış gibi davranacaktım.
Askerler meşe ağaçlarının altında neşeli bir şekilde hatta ayaklarında terlikleriyle kirazlarını yerken, ben elalemin ne diyeceğini düşünmekten dairemden çıkamıyor, pencerenin arkasından tarsusi kahvemi yudumlarken dışarıyı gözetliyordum. Süvariler, Saruman dedenin köyünü terk etmeye başladıklarında olaylardan habersizdim. Bu süreçte yalnızca aşk üçgeninde kahrolmuş bir vaziyetteydim. Belki de bu durum beni büyük bir kargaşadan kurtarmıştı. Bunun şükür duasını rükûya eğilirken etmiş ve üzerine antik dönemden kalma yerel bir cacık tarifiyle pekiştirmiştim. Köyün en bilinen ritüelini ben hangi ara ezberlemiştim?
Fosiptik boruları patladığı için köyde yayılan koku, evden çıkma konusunda tereddütleri olan bana kadar gelmişti. Bu koku yüzünden duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Şaban ayındayken gevşek bir sıcaklıkla birleşen bok kokusu, kuruması için askılığa bıraktığım kot pantolonuma doğru yaklaşınca, pantolonu revize etmem gerektiğini anlamıştım.
Düt sesiyle olduğum yerde irkilince ormancının köye giriş yaptığını gördüm. Anladığım kadarıyla köydeki kesilmiş ağaçlar ve hafriyatın kaldırılması için onu çağırmışlardı. Bu kaltakla yüzleşmek için bütün gururumu toplayıp dışarı çıkmak istedim. Ona her ağacı kesmemesi gerektiğini, yenilebilir enerji kaynaklarını da kullanmamız gerektiğini anlatacaktım. Fakat şirketin asıl sahibi gelmediği için köye gelen çırak telgraf ile kendisine ulaşabileceğimi söyledi. Bu işi sonlandırmak adına kendisiyle yüz yüze konuşmam gerektiğini düşündüm. Bu düşünce beni Saruman dedenin garajında duran kırmızı arabaya doğru yola koydu.
Elbette ki yola çıkmadan önce yamuk yumuk da olsa her seyahatimde bana eşlik eden çantamı hazırladım ve garajın önüne vardım. Garajın önünde kısa boylu ve genç bir kadın beni karşıladı. Bu kadınla yürütülür bir ilişki kurabilirdik. Bu yüzden ortamı gerebilecek her ihtimalden kaçınıyordum. Çünkü arabanın geri gelmesi konusunda hiçbir güven sağlayamadığım için bu genç kadın da benimle gelecekti. Araca bindiğimiz de yanına yeşil kutu, kask ve bir mum almıştı. Adını sorduğum da ise İrem diye cevap vermişti. Deri montunun içerisinde sessizce duruyor ve elindeki oyun konsoluyla zamanını öldürüyordu. Kafasını konsoldan kaldırmasa da ona birkaç soru sorup hakkında bir şeyler öğrenebilmiştim.
Mesela İrem, Saruman dededen duyduğu dogmatik düşüncelere inanmış ve hayatını buna göre şekillendirmişti. Fransa’da eğitim alırken frankofon edebiyatıyla ilgilenmiş, Fransız yazarlar konusunda daha meraklıydı. Hâlâ daha gregoryen takvimini kullanıyor ve balta girmemiş ormanlarda vakit geçirmeye bayılıyordu. Tabii zamanında yetişemezsek, artık İrem’in de vakit geçirebileceği bir yer kalmayacaktı.
İrem’e giyim tarzını sorduğum da bana Bonmarşe diye cevap vermişti. Anlamadığımı belli eden bir yüz ifadesiyle ona baktığım da bana “ucuz” dedi. Ucuz kıyafetlerinin üzerindeki deri montunu gösterdiğim zaman ise bunun bir istisna olduğunu, oynamaktan pek keyif aldığı satranç turnuvasında kerizin birinden kazandığını söyledi.
Geceyi geçirmek için küçük butik bir otele vardığımızda ocağın başında pişen ekmekleri izliyorduk. Başakları tarladan hasat ettiklerini ve ekmeğe dönüştürdükleri serüveni anlatan kafa ütüleyici bir konseptleri vardı. Üstelik bu ekmeklerden yiyebilmek için bütün süreci dinlemek ve sordukları sorulardan en az bir tanesini doğru cevaplamak gerekliydi.
Bu sürece daha fazla dayanamadım ve dışarı çıktım. Tırtıl mahallesinde yürürken eski bir fırın gördüm. İçeri girip bir açma istedim. Henüz o seviyede olmadığımı söyleyen kasiyer, bana duvarı işaret ederek karbondan yazılmış menüden istediğimi seçebileceğimi söyledi. Duvarın önüne geldiğim de belimin pek aşağısında kalan bu menüye eğilerek baktığım da kafama sert bir cismin vurulduğunu hissetmiştim.
Bu bölümde bana kelime desteği veren isimler;
Burak Cesur, Mücahit Dağ, Doğukan Karayaprak, Emin Hayta, Sercan Öngen, Nergiz Şener, Evren Polat, Hasan Değirmenci, Efecen Akar ve Ayberk Enez.
Spotify üzerinden dinlemek için tıklayınız.
Önceki Podcastlerimi okumak için tıklayınız.
Youtube’dan dinlemek için tıklayınız.
Diğer yazılarımı okumak için tıklayınız.
Karma Hikâyeler Sezon 2 Bölüm 7 Karma Hikâyeler Sezon 2 Bölüm 7
Kendi İçine Yazar sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.