Sanmalar ve Kanmalar

Sanmalar ve Kanmalar

Sanmalar ve Kanmalar

Oturdu bir kenara ve düşündü. İnsan daha ne kadar üzülebilir? Sevdiklerim beni daha ne kadar üzebilir. Kuru bir yutkunma geldi. Sonrasında konuşamadı. Her şeyi biliyordu ama konuşamadı. Sevdikleri hiçbir zaman bilemedi. Sessiz kalmak ve etrafındaki herkesin sessiz olması, gerçekten ölümden beterdi. (28.08.19)

28 Ağustos’ta bu yazıyı yazdıktan sonra kırılmam sanıyordum. Güçten değil, sağlamlıktan değil, öyle bildiğin kırılmam ve senin kadar umursamam sanıyordum, kalabalıklar arasındaki bir insanın değip geçmesi sanıyordum, sanmalarımdan en hakikisi buydu.

Ta ki… evet, ta ki diyecek kadar bir nokta seçmiştim. Bir nokta, bir derece aslında. Kendimi sana karşı kaybetmekten kaçtığım bir dereceydi, “ta ki” kısmı. Bir akşam üzeri başlayan ve çaresizliğe ulaşan bir son ile devam etmişti bu kısım. Kısım güzel bir tanım olmamalı fakat daha iyisini söylemek için bir çözümüm mevcut değil, ilk defa bir çözümüm yok.

Güzel anların arkasında duran fedakarlıklar sesini yükseltmeye başladı. Haklı bir isyan ortada duran sessiz karmaşanın çözümünü arıyordu. Biraz sonra olacaklardan habersizdik. Ve bir önceki gün de bu durumdan habersizdik. Farkında olmamız gerekir ki bir sonraki gün de bu habersizliğe dahil oldu.

Çözümlerim, çözümlerin kadar açık değilmiş, bunu bana sen gösterdin. Arayışlar ve bulunanlar birbirinden farklıymış. Zaman insanların ilacı değil aksine ilacı ortaya çıkarmak için öne sürülen büyük bir zehirmiş.

Ertesi günün habersizliği kırılmanın en büyük payıydı. Beklenen, bir kere olsun diğer “beklenen” her şeyden bağımsız olarak haklı bir bekleyişin tohumları atılmıştı o gece. Birkaç damla zehrin girdiği vücuduma mezesi eksik olmayan hüzünde katılınca, en azından ilk iletişim için ektiğim tohumlardı, beklenen.

Kırılmamın diğer büyük payı ise sanmalarımdı. Hani diyorum ya senin kadar umursamazım, sanmıştım. Merak etmezsin ama gelirsin umudum alevlenmişti. Bir insan yol ayrımına gelince tüm olanları sindirip, kendisine yük gelen hisleri ve davranışları taşımak için bir yol arar ya da senin beni diğer yola itmen gibi seçilir ışıklı ve bilinen yol. Hani şu sonunun huzura varmayacağı ama ilk dükkanların hep renkli olduğu yol var ya, hah! İşte orası!

Sanmalar ve Kanmalar
Sanmalar ve Kanmalar
Sanmalar ve Kanmalar

Fotoğraf: cottonbro

Diğer karanlık yol insana korkutucu gelir. Çünkü bilmediği bir diyara açılan kapıdır. Bu seçenek insana yük gibidir. Fakat o yolda yanında birisinin olduğunu bilirse, küçük bir ışık aydınlatacaktır önünü ya da varacağı yeri bilir. Fakat her insanın hissedeceği, ne kadar gizlese de kendisinden saklayamadığı bir düşünce var olur bu yol için. Acaba soruları bu düşünceyi diri tutar ve o yolun erzağını karşılar.

Beni oraya ittin ama benim de ayaklarım durmak için çaba sarf etmedi! İşte burada da insanın tecrübeleri girer devreye, denemekten aşınmış ayakkabılarının verdiği tecrübe çıplak ayaklarının aşınmasından korkar.

Henüz ertesi gün doğru soruyu sorsaydın, yola ayakkabısız çıkmak; gerekirse tecrübelerime yenilerinin eklenmesi için kaçınılmaz bir başlangıcı aralayacaktı.

İşte bu gerçek tohumların ekildiği zamanı işaret eder. Sanmaları ortadan kaldırır, kırmak yerine umudu aşılar. Ve ortada bir yerde durmak gibi huylardan vazgeçip tamamlamayı isterdi.

Sanmalar ve Kanmalar yazımı beğendiyseniz güncel yazılarıma ulaşmak için tıklayınız.

Öne çıkan resim Arhagus Budy tarafından Pixabay‘a yüklendi

Sanmalar ve Kanmalar Sanmalar ve Kanmalar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir