Karayaprak Günlüğü

Karayaprak Günlüğü

Karayaprak Günlüğü

Aldık bavulları, bindik otobüse, çıktık yola. Gidiyoruz uzaklara. Otobüsün arkasında bir not yazıyor, dikkatimi çekti söylemeden edemeyeceğim; daima sevgi kazanacak. Bugün bu söz üzerinden yazmak istiyorum. Eğer her zaman kazanacak şey sevgi ise yani hikayenin sonunda ki mutluluk sevmek ise ben bu yolda başarılıyım galiba. Böyle kendimi övmek gibi olmasın ama ego da yapmıyorum hani sadece kendimi biliyorum az çok o yüzden söylemek istedim. (1 Temmuz 20.38)

Karayaprak Günlüğü
Karayaprak Günlüğü

Tamam, abartmayacağım kısa kesiyorum; “Sevmek devam eden en güzel huyum.” (Cahit Sıtkı Tarancı) Bu cümle sanırsam o en başta söylediğim sözü açıkladı. Gerisine gerek yok. Gece 12’de başlayan konuşmamız 3 sularında sona erdi. Bilgin ağabeyim ve ben herkesi uyudu sandığımız için gayet rahat bir ses tonu ile hayatımızdan kesitler paylaştık birbirimize. Evet belki biz konuştuğumuz için yatamayanlar olmuştu ama kusura bakmasınlar, birbirimizle konuşup o uzun saatleri kısaltmamız lazımdı. Kısalttık da. Yaklaşık olarak 16-17 saat yolculuk edip sonunda köye gelmiştik.

İlk ve tek düşüncem eve gidip uyumaktı. Fakat, ne ben eve girince direk yatmak için odaya gidebildim ne de öyle bir oda vardı. Tamam, hayal ettiğim köydeki ev biçimi biraz saçma olabilirdi ama 14 yıllık aradan sonra gördüğüm, görüp şaşırdığım o anlar pekte uzun sürmedi. Önce kısa bir kahvaltı, ardından eski köy okulu, yeni misafirhanenin önünden, o uzun sonu olmayan yolda biraz yürüdük. Köy meydanına geri gelip birkaç kişi ile tokalaştık ve birkaç parça eşya taşıyıp evin yolunu tuttuk. Küçük bir cam penceresi ve hemen önünde bir masa ve masanın hemen yanı başında kocaman “l” bir divan. Elime bir kitap alıp uzandım, İstanbul’da esmeyen rüzgar, Erzincan’da çok güzel esiyordu o küçük pencereden.

Ben kitabı uykumu hızlandırmak için kısa bir süreliğine elime almıştım. Uyandıktan sonra ise üstümde battaniye vardı. Ben bir an önce o etrafımızda olan dağlarda yürüyüş yapmak istiyor, bunun için sabırsızlanıyordum. Ancak ailem benim bu hevesimden önce beni yemeğe çağırdı. Evet yemeği yedik, yine o yola çıkıp bir o tarafa bir bu tarafa yürüyüp plan yaptık, yarın ne iş yapalım diyerekten, bunları düşündükten sonra ise eve geri döndük. Oturup bir güzel çayımızı içtik. O, hani nasıl desem, evet evet şöyle anlatayım size; büyük şehirlerde evlerimizde otururken herkes ayrı bir elektrikli eşyanın başında durur ya, ardından elektrikler gider ve yine herkes bir masanın etrafında oturup ailece bir araya gelirler.

Karayaprak Günlüğü
Karayaprak Günlüğü

Bizim ki ise biraz fark ile böyle. Işık var, televizyon kenarda çalışıyor ama biz televizyonu pek izlemeyip çay içerek eski günleri yad ediyoruz. Ailemin her bir bireyinin, yanlarında kaldığımız amcamın ve yengemin hepsinin gözlerinin içi gülüyordu. Köyde o elektrik denen şey vardı. Vardı varmasına ama insanların, elektriği pek taktıkları yoktu. Yine her akşam olduğu gibi misafirliğe gittik bir eve.

Hoş sohbetlerin olduğu güzel zamanlar geçirdik. O evden de çıktık, geldik köy meydanına. Herkes birbiri ile selamlaşıp hasret giderdi. Ardından birisi çıkıp; “Arkadaşlar, değerli köy halkı buraya bakar mısınız, bir şey söyleyeceğim.” Dedi. Ve gerçekten o kadar insanı durdurup, kendisini dinletmesinin anlamı çok büyüktü. “Bugün 2 Temmuz Madımak Katliamı, orada can veren insanlarımızı unutmadığımızı göstermek için siz değerli Karayaprak halkını bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.” Durduk.

1 dakika kimseden ne ses ne de seda çıktı. Gecemiz güzel ve anlamlı olmaya devam ediyordu. Ve edeceğe de benziyordu. Birisi çıkıp “haydi maçı izlemeye” demesiyle herkes hep beraber dernek binasının yolunu tutmuştuk. İlk defa o kadar insan ile maç izleyecektim. İlk önce biraz içeriye göz attım, ardından sandalyeme oturdum. Biraz sıkıntı vardı televizyonda, neyse ki onuda düzelttiler.

Kurulduk maçı izlemeye. Aramızda tek bir İtalyan taraftarı olmasına karşın her atak yaptıklarında da bir tek onun sesi ön plandaydı. Kahvehanede maç keyfi dedikleri buydu galiba. Herkes bir sandalyeye oturmuş ve kafasını yukarı doğru kaldırıp maça odaklanmıştı ki babam sahneyi aldı. Çay dağıtacaklar ama para toplamaları lazımdı. İlk siftah benden diyerek oğulları, ben ve ağabeyim, yeğeni ve kendisi adına ilk bağışı yaptı. Meğersem o paraları dernek binasına bağış yapmak için toplamış.

Karayaprak Günlüğü
Karayaprak Günlüğü

Tam o esnada ise Almanya gol atmıştı ama sonra faul diye iptal edildi. Arkamda duran ağabey faul olduğunu görmeden beni sırtımdan tutup yukarı kaldırıp geri oturttu. Bende ne olduğunu anlamamıştım. İnsanlar maç izlerken, gol olduğunda birbirlerini kayıp mı ediyorlardı. Anlam veremedim bir türlü, sonra ise ilk yarı bitiminden sonra kalktık. Hem günün yorgunluğu için hem gol olduğunda başıma bir iş gelmemesi için hem de yarın sabah erkenden kalkıp yapacağımız yürüyüş için kalkmıştık.

Şimdi ise son cümlelerimi yazıp bugünü bitirmek istiyorum. Size, yazıya başlarken bugün sevgi üzerinden yazacağım deyip de bir günümü anlattığım için özür dilemiyorum. Kusura da bakın, çünkü ben böyleyim. Bir konuya A’dan girer Z’den çıkarım. Şimdi ise başımı yorganın altından çıkarıyorum ve tavan zifiri karanlık. Sanki çatımız yokmuş da dimdirek gökyüzünü görüyorum. Öyle bir sonu gözükmeyen karanlık. Bugün 2 Temmuz ve saat 23:39 yazımı bitirip yatıyorum yarın erken kalkınmış ve soğuk bir sabah olacak gibi, iyi geceler sevgi ve saygılarımla 🙂

Bu yazıdaki görseller Güngör Deniz Karataş’a aittir. Görseller kendisinin izni ile kullanılmıştır.

İlker Has’ın diğer yazılarına ulaşmak için tıklayınız.

Beni İnstagram’dan takip etmek için tıklayınız.

Karayaprak Günlüğü Karayaprak Günlüğü Karayaprak Günlüğü Karayaprak Günlüğü Karayaprak Günlüğü Karayaprak Günlüğü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir