Kategoriler
Denemeler

Başkasına Anlatması Gerektiği Dertler

İnsan Başkasına Anlatması Gerektiği Dertleri Kendisine Anlattığı Zaman Büyürmüş

Ne uzun bir başlık, ne dertli bir yazı. Ya bir iç döküm ya da dedikleri gibi bir “iç kıyım” mı? Birkaç hafta önce unutmak ve hatırlamamak gibi iki günlük kelimenin anlam arayışına düşmüştüm. Oysa bu arayışın başında bir sabah uyanıp seni hatırladım. Seni hatırladım ama ben seni unutmuş muydum? Küçük bir sevinç çığlığı kulaklarımdayken bahar kapıdan aralanmıştı ve ben seni unutmuştum.

Ertesi gün işe giderken fark ettim. Biz bulutları hep aşağıdan görüyoruz. Oysa büyük büyük binalarda onlar, yukarıdan görüyorlar. Bulutları aynı seviyeden seyretmekle topraktan izlemek arasında büyük farklar var. Aynı seviyeden görünce anlarsın, bir kere yukarı doğru bakıp boynunu ağrıtmıyorsun. Yukarıdan izleyince de bulutların anlamları daha farklı oluyor. Oluyordur yani. Kesinlikle olmalıdır, aşağıyla yukarının böylelikle bir farkı olmalı ki yerden izleyen insanların boynunu ağrıtmamak için yüzlerinin düştüğünü ve ara sıra yüzeyi izledikleri gerçeği bir anlam kazansın.

İnsan Başkasına Anlatması Gerektiği Dertleri Kendisine Anlattığı Zaman Büyürmüş
İnsan Başkasına Anlatması Gerektiği Dertleri Kendisine Anlattığı Zaman Büyürmüş

Resim 愚木混株 Cdd20 tarafından Pixabay‘a yüklendi.

Neden anlattım? Neden anlattım biliyor musun? Bazen iki kere yazınca anlam kazanıyor. Bazen yalnızca sana anlatınca anlam kazanıyor. Okuyucu da sana sormuyor da cevabını duymak istediği kişiye soruyor. Bu insanların doğasında olan bir şey. Özlem duymak. Birçok şeye özlem duyuyoruz. Bazen bir insana, bazen bir hayvana, bazen bir hikâyeye, bazense bir eşyaya. Mesela geçen ay, bana hediye aldığın tişörtü giyerken sana sarıldım sandım. Dün gece giyerken de normal bir tişörttü işte. Bez parçası gibi geldi. İşte şimdi bu durumun “hatırlamamak” olduğuna karar verdim.

Sana karşı ne hissettiğimi hatırlamamak, seni hatırlamamak. Unutmak demedim, unutmak olsa aklıma yeniden gelirdi. Ben, o an unuturdum ama ben hatırlamıyorum. Bunu-aslında okumayacağını biliyorum ama sana-kendime anlatmak, açıklamak ve gerçekle yüzleşmek ilk başlarda zor gelse de şimdi acınası bir hâlden ziyade beni rahatlatıyor. Gerçeğe göre hareket etmek ve ötesinde her şeyin farkında olmak.

Elbette ki her şey lafın gelişi, insanın kendisini tanıdığı duyguların farkında olması ve insan başkasına anlatması gerektiği dertleri kendisine anlattığı zaman büyümesi gibi bir olaydan ibaret, her şey(!).

İnsan Başkasına Anlatması Gerektiği Dertleri Kendisine Anlattığı Zaman Büyürmüş
İnsan Başkasına Anlatması Gerektiği Dertleri Kendisine Anlattığı Zaman Büyürmüş

Resim Piyapong Saydaung tarafından Pixabay‘a yüklendi.

Bir de “bazen bir duyguya” özlem duyarız. Birçok duyguya birden özlem duyanlar da olacaktır. Kaybolan o duygunun, insanı nasıl hissettirdiğine dair birkaç makale olmalı ya da yeryüzünde bunu hatırlamak için şiirler yazılmalı. Çünkü o zaman kendime anlatıp erkenden büyüyeceğime, başkası bana anlatırsa daha az canım yanar gibi hissederdim. Ben de o zaman “insan başkasına anlatması gerektiği dertleri kendisine anlattığı zaman büyümesi” gafından en azından “bir süreliğine” kurtulurdum. Her olayı da seninle bağdaştırmaktan daha erken kurtulur ve “sen” diye bahsettiğim insanın otobüs ile yolculuğa çıkmış, tek sayılı koltukta oturan herhangi bir insan olabileceğinin farkına vardırırdım, herkesi.

Öne çıkan görsel 愚木混株 Cdd20 tarafından Pixabay‘a yüklendi.

Diğer yazılarımı okumak için tıklayınız.


Kendi İçine Yazar sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir